Afyonkarahisar

tek kisilik mahkeme

TEK KİŞİLİK MAHKEME...!

 

Yasam dedigimiz tek kisilik serüvene atildigindan habersizdir insanoglu dünyaya merhaba dediginde… Ne kendisine hayat veren canlilari seçme hakkina sahip olmustur, nede ilk günesi gördügü semalarinda hayal kuracagi “vatanim” dedigi topraklari…
Ilk konustugunda “anne, yada baba” dedigi anlatilmistir defalarca… Hangisini önce telaffuz ettiyse digeri tarafindan niye kiskanildigini çok geç anlayabilmistir… Oysa “sevgiydi, sicak temaslardi” onu çeken, digerine baglayan. Gelistikçe etrafinda ya sevgiyi, ilgiyi, begenilme, kabullenilme duygusunu hissedecek ve onlardan beslenerek “hayata bagliligi” artacakti; yada nefreti, itilmeyi, kabul görmemeyi ilk oyun veya oyuncaklarini oynarken algilayacakti. Belki de kendisinden önce sofrada yerini almis ablasi, agabeyi tarafindan elinden “lokmasi” çimdiklenerek alindiginda somut biçimde itirazlarini yükseltmeyi, “hakkini savunmayi” ögrenecekti… Tipki kendisinden sonra gelenleri sirf çektigi izdiraplar nedeniyle “koruyup, kollamayi” benimsedigi gibi…
Sokaga çiktiginda “paylasim savaslarinin” ilk mücadelesine girecekti farkinda olmadan. Oyunlarda sürekli “ebe” olmasi, digerlerinin maharetlerini göstermelerinin ve ne kadar “usta oyuncular” olduklarinin zevkine aracilik yapmasi istenecekti… O’nu ayakta tutacak, “bende varim” dedirtecek gücün, genlerine islenmis “soyunun gücü” oldugunu ise çok daha sonralari ögrenebilecek, belki de bu bilince erismemesi için “baskilara” ugrayacak, hep pasif, hep edilgen, hep baskalarinin “arzu ve isteklerine” boyun egen, baskalarini kendisinden daha önemli, daha üstün gören bir anlayisi kabullenerek yasayacakti…
O’na hayatin bitmez, tükenmez mücadelesine hazirlayacak ilk ocagin aile denen “sicacik bir yuva” oldugunu anlayabilecek kadar sansli ise; soyunun gücü “seçkin”, tarih denen zaman tünelinde sürekli “aktör” olmus, medeniyetler kurmus, öncü, kahraman, hür, dik basli bir soyun özelliklerini tasiyor ise, hemen her mücadeleden galip çikmasi için kosullarin “alt yapisi” hazir demekti… Yeter ki, yol gösterecek, kilavuzluk yapacak, çekip çevirecek “yol basçilari” olsundu…
Büyüyüp serpildikçe insanoglu, “ekmegin, asin, malin, mülkün” paylasilabilecegini ama “SEVGININ, ASKIN” paylasilmasinda hep sorun oldugunu “acilar” çekerek ögrenecekti… Çünkü digerlerinin toplumsal bir isbirligine tabi oldugunu, tek basina üretemedigini, oysa sevginin ve askin “tek tek” ve ancak “karsi tarafla bölüsülebilen” bir duygu, his algilamasi, ruhsal dünyasinin “ÖZELI” oldugunu fark edecekti. Aski; zaman zaman karsi cinsle “kutsal bir birlikteligin” doyumu olarak algilayacak, haz duyacak, hem tensel hem de ruhsal bütünlügün mükemmel uyumunda yasamanin tadina varacakti; zaman zaman da varliginin tek sebebi olan “manevi güce” yakinlasmanin, O’na teslim olmanin ve huzuru bulmanin “uç noktasi” olarak yasayacakti…
Askin ve sevginin iki tarafi arasinda sorun yasanmamasi pekte mümkün degildir! Sorun yasanmayan tek ask, “YARADANA” duyulan ve yaratilanin tek yanli ulastigi, kabullendigi asktir… Kisilerin arasindaki ask ve sevginin sürekli olabilmesi, her iki tarafin bir digerine duydugu hislerin gücüne, yaraticiligina, sadakatine, samimiyetine baglidir. Ve sonuçta aski yaratanlarin “olusmus karakteristik” özelliklerinin uyumuna baglidir…
Karsi tarafa duyulan sevginin ve askin “deneme- yanilma” süreci yasamasi kaçinilmaz gibidir. Ne her sevgi aradigi yeri tam olarak bulur ve “dostlugu” dogurur, ne de her karsi cinse duyulani aska dönüsür… Hayal kirikligi denilen aciyi yasamamak için en azindan bir tarafin kontrollü olmasinda fayda vardir. Her seye ragmen aska yol verilmis, dostluk köprüleri kurulmus ama sürdürülmesinde bazen tek yanli, bazen de iki tarafli “yürek sancilari” çekilir olmussa, yine en azindan bir tarafin bu iliskiye bir “ad” koymasi kaçinilmaz hale gelecektir… Sürüncemede birakarak kirginliklarin artmasina, hatta farklilasarak “düsmanliga” dönüsmesine firsat verilmemelidir! En azindan “bilinç” olarak daha yetkin olani bilmelidir ki, “ASK VE NEFRET ÇEMBERIN EN UZAK NOKTALARI OLMASINA RAGMEN, DAIREYE DÖNÜSTÜKLERINDE EN YAKIN NOKTALARDIR!” 
Aslinda seçeneksiz degildir insanoglu. Ama farkina varmasi gerek... Daha açikçasi "degisemez sandigi" algilama biçimlerini, kendi bilinç dünyasinda tartismaya açmasi gerek! Hem de "tek kisilik" tartismaya...
Samimi olarak kendi yasantimdan ve tecrübelerimden süzülen itirafla bitirelim yaziyi…
”Asla vazgeçemem diye düsündügüm aliskanliklarimdan, dostlarima, sevdalarima kadar "tek kisilik mahkemeler" kurdum issiz gecelerimde... Sabahlara kadar sahitlerimi dinledim dört duvari "sinema perdesine" çevirip... Yasadigim ne varsa "filme çekilmis" farz ederek seyrettim defalarca...
Bütün yük sabahlara kalirdi her seferinde. Karar verilmis, infaz vaktidir sabahlar... Geriye dogru kaçmak istedikçe kapilar hep sabaha, isiga dogru açilir; ya çikamazdim "karanligimdan" bir adim öteye ve beklerdim bir baska uzun geceyi; yada yikardim "kararsizlik köprülerini" iki adimda!
Her infaz sonrasi elimde bir küçük valiz, içimde "derin bir sessizlik" kaçardim yalnizligima... Arkamda kalirdi sirtima yüklenen onca kahir! Öylece "bohçalanmis", yükleyenleri beklerdi taksim edilmis... Ister alsinlardi, ister atsinlar!
Kurdugum tek kisilik mahkemelerin celselerinde iki tarafin konumu hiç degismezdi... "SUÇLU SANDALYESINDE HEP BEN OLURDUM!" Eger aklanirsam serbest, aklanmazsam "MAHKUM!" Baska birisini "YARGILAMA HAKKIM" niye olsundu!? Dostumsa ben seçmistim, sevdalimsa yine ben! Aliskanliksa, ona esir olmus nefiste benimdi!?”
Eger göze alabiliyorsa insan sanik sandalyesinde kendisini yargilamayi, iste o zaman "karsisinda" ona yük olan ne varsa anlamini yitirir... Yeni bir baslangiç için önündeki engeller bir bir yok olur! Ya saadeti, mutlulugu, aski, huzuru yakalar; yada yeni engellere takilana kadar zamani...
Hayat zaten bu degil mi!?

06.02.2010   M. Bay    "ZEYBEK"

Afyonkarahisar

İlk yerleşim izine, II. Murşil'in Arzava seferinde kullanıldığından bahsedilen ve Hapanova (Yüksek Tepe) olarak adlandırılan Kale'de rastlamaktayız. Günümüze kadar ulaşan Hitit sur parçalarından da burasının Hititlerce ilk defa kullanıldığını öğrenmiş oluyoruz.
devamını oku >

Şimdi Reklamlar

HTML/CSS Döken: Türkoğlu-Türk - Türkoğlu-Türk -//- Çizim: 6Noran - 6noran.com // 2012 - 2013
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol